17 Temmuz 2010 Cumartesi

Telefonla Değişen Hayat

Telefonla Değişen Hayat

Güldürmek zor iş derler ya, evet zordu özellikle onun için çok zordu. Geçimini sağlayan yeteneği güldürmekti. Yaptığı esprilerin insanları güldürmesi onun için paha biçilemez bir olaydı. Ama son aylarda o yeteneğinden eser kalmamıştı. İnsanlar ona gülmüyordu artık. Sorun kendisini izlemeye gelen insan kalabalığında değildi, sorun basbaya kendisiydi. Artık eskisi gibi mizah üretemiyordu. Bunun nedenini bir türlü anlayamıyordu. Elinde avucunda espri malzemesi kalmamıştı. Dışarı çıkıp gözlem yapmaya kalksa; zaten daha önceki esprileriyle bir farklılık oluşturabilecek malzeme çıkmıyordu.

Her ne kadar tv'ye radyoya çıkmasa da; önemli bir mekanda insanları güldürmeye çalışır, çalıştığı mekana da büyük katkı sağlardı. Yani o bölgede iyi tanınırdı. Gelecekte yeni bir showmen çıkabilirdi kendisinden ama bu durumda değil ünlü olmak, işten atılma tehlikesiyle bile karşı karşıyaydı. Çalıştığı mekanın sahibi kendisine gelen şikayetleri iletti.

Bak Gökhan; Seninle 3 yıldır birlikte çalışıyoruz. Buraya katkın çok oldu ama artık eski günlerine dönmeni istiyorum. Yoksa, anladın sen...

Gökhan işten atılma noktasına gelmişti artık. Geceler boyu espri üretmeye çalışıyordu ama nafile. Gece 4'e 5'e kadar çalışıyor, kahve ile zor ayakta duruyordu. Sonunda içtiği kahve bile gözlerinin kapanmasına engel olamadı. Artık işten kovulacağına, beş parasız, sefil bir yaşamı olacağına kesin gözüyle bakıyordu. Keşke kazandığı bölüme biraz ilgi gösterseydi, derslere girseydi hayatı daha garanti altına girmiş olurdu. Aklıma sıçayım dedi kendi kendine. Bunları düşünerek umutsuz bir şekilde yatağa girdi.

Sabah kalktığında birden telefon geldi. Arayan annesiydi. Annnesi Antalya'da yaşıyordu. Gökhan işletme bölümünü kazanarak İstanbul'a gelmişti fakat üniversiteyi 6 yılda bitirebilmişti. Derslere girmek yerine mizah dünyasına girmeyi tercih etmişti. Annesi, defalarca uyarmasına rağmen Gökhan bu sevdadan vazgeçmemişti. Bu heves kanına girmişti bir kere!

Annesi telefonda komşusunun 19 yaşındaki kızının üniversite için İstanbul'a geleceğini ve ona bu konuda yardım etmesini istedi. Gökhan zaten sinirliyken bu durumda iyice küplere binmişti. Başka işimi yoktu? İşsiz kalma tehlikesiyle etekleri tutuşmuşken, evden bile çıkmaması gerekirken elalemin kızına bi de yurt bulacak, okulunu gösterecek ona yardım edecekti. Annesine çok kızmış, öfkelenmişti. Annesinin kendisini hiç düşünmediğini, hiçbir zaman kendisini anlamadığını düşünüyordu.

Gökhan kızı otogardan almaya gitmişti. Aklı hala espriler bulmaktaydı.O neşeli adam gitmiş yerine ufak şeylere bile öfkelenen bir adam gelmişti. Kız, Gökhan'a el salladı fakat Gökhan da aynı sıcaklık yoktu, umursamaz bir tavırla elini sıktı ve daha önceden ayarlamış oldukları yurdu, okulunu gezdirdi. Gökhan, kıza bütün yol boyunca soğuk davrandı hatta kızın sorularını bile geçiştirmeye çalıştı. Bitkin halde olduğu her halinden belliydi. Tam kızın yanından ayrılırken kızın sesini duydu: Hey dursana.. Gökhan ilk anda arkasına dönüp bakmasa da kızın ısrarlı seslerine kulak kabarttı. Gökhan: 'Ne var, eksik birşey kalmadı işte; yurt, okul hepsini gösterdim ama para eksikse bu konuda birşey bekleme cep bu aralar delik bende' dedi. Kız: 'Hayır, istediğim para değil fakat deminden beri yüzünün asık olduğunu fark ettim, annen bana neşeli biri olduğundan söz etmişti, açıkçası bu haline şaşırdım. Derdin varsa anlatabilirsin, iyi bir dinleyiciyimdir' dedi. Gökhan ilk başta mırın kırın etse de hikayesini anlattı. Zaten birileriyle bu durumu paylaşması onu da rahatlatacaktı fakat kızın ona ne gibi yardımı olabilirdi ki?

Fakat, durum böyle değildi. Yanına gelen kız hiçte yabana atılacak biri değildi. Daha önce mizah dergilerine çokça yazı, karikatür göndermişti ve yolladıklarının çoğu da yayınlanmıştı. Kız: 'kafa kafaya gelirsek, bu sorunu halledebiliriz' dedi. Gökhan kulaklarına inanamıyordu. Altı üstü annesinin komşusu olan bi kız ona yardım teklifi ediyordu. Daha önce bu konuda ona yardım edilmeye kalksa; o kişiye küfürü basardı. Ondan iyi bir tek Cem Yılmaz vardı ona göre!

Gökhan, sonunda istediğini elde etmişti. Kız okul çıkışı soluğu Gökhan'da alıyor ve hemen çalışmaya başlıyorlardı. Gökhan yavaş yavaş kendine gelmeye başladı. Kızın kendisine yardım etmesini sorun dahil etmiyordu. Zamanla müthiş ikili oldular, harika oyunlar yazıp bu oyunları müthiş esprilerle donattılar. Tabi bu esprileri de, Gökhan sahnede müthiş bir üslupla seyircilere aktarıyordu. Kız da Gökhan gibi üniversiteyi asıp mizaha yönelmişti. Ruh ikizi denilen kavram kendilerinde somut bir hale gelmişti. Zamanla birbirlerinden hoşlanmaya başladılar ve evlendiler.

Yazdıkları skeçlerle ünlerini artırıp ülke çapında birer senarist oldular. Komedi filmi, dizileri yazdılar ve Türkiye'nin harika çifti haline geldiler. Unutmadıkları şeylerden biri de 2 yıl önce vefat eden Gökhan'ın annesinin mezarını mutlaka ayda bir ziyaret etmekti. Oğlunun zor durumda kaldığını öğrenen anne, üniversite için İzmir'i düşünen komşusunun kızını bilerek İstanbul'a gitmesine vesile olup oğluna yardım etmesini sağlamıştı. Annesinin açtığı telefon her ne kadar Gökhan'ı o an çileden çıkarsa da daha sonra hayatını değiştirmişti. Gökhan bu durumu hatırlayıp annesini bir kez daha minnetle andı...